Son günlerde ülkemizdeki göçmen nefretinin ateşini harlayan bir kesimin üzücü reaksiyonlarını masumlar üzerinde görmek içimizi acıtıyor. Günahsız, suçsuz yavruların yaşadığı korku ve endişenin izleri kalplerinde ve ruhlarında derin izler bırakacaktır. Müslümanın Müslümana yapmaması gereken davranışları görüyor olmak, hakikaten üzücü. Özellikle ağzını açana kadar göçmenlere karşı sarf edilen olumsuz sözleri duymak da ayrı bir üzüntü hissettiriyor. Oysa din kardeşin din kardeşine karşı iyi düşünce ve hasletler içinde olması Allah c.c, Hz. Peygamber ve Hak dostları tarafından öğütlenmektedir.
Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
“Ömür kısadır. Sonsuz olan ahiret hayatında, insanın karşılaşacağı şeyler, dünyada yaşadığı hâle bağlıdır. Akıllı olan, ileriyi görebilen bir kimse, kısa olan dünyada, hep, ahirette iyi ve rahat yaşamaya sebep olan şeyleri yapar. İnsanlara hizmet etmek için çalışır. İnsanlara iyilik etmek, ahirette azaptan kurtulmaya ve Cennet nimetlerinin artmasına sebep olur.”
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Onu incitmez, üzmez. Bir kimse bir Müslümanın aybını, kusurunu örterse, Allahü teâlâ, kıyamette onun ayıplarını, kabahatlerini örter.” [Buhari]
Din kardeş olgusunu öyle bir oluşturmalıyız ki, aynı hadisi şerifteki gibi tek vücut olacak şekilde.
“Mü’minler, birbirine karşı sevgi ve merhamette, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut huzursuz olur. Oranın tedavisi ile meşgul olurlar. Müslümanlar da böyle birbirine yardıma koşar.” [Buhari]
İslam âlimleri buyuruyor ki:
“Allahü teâlânın size nasıl muamele etmesini istiyorsanız, Onun kullarına öyle muamele ediniz.” Empati duygusuna teşvik var burada. Bu tutum bizleri doğru ve insancıl olmaya yönlendirecektir.
“İyiliği sayarak değil, saçarak yapınız.”
Cesaret gerektiren bir ahlak, infakta hesap kitap, gelecek olan ecride hesaba tabii tutmak olmaz mı? Hesapsız nimetlere nail olmayı arzuluyorsak, iyiliği saymaya, ticarete, pazarlığa dökmemeliyiz.
Niyetimiz hakkıyla rıza-ı bari olmalı ve karşılığını kuldan değil Rab’den beklemeliyiz.
“Cömert verene değil, verdiğine sevinene denir.” O kadar mühim bir söz ki, iyiliği yapma erdemi içinde bulunmanın mutluluğunu yaşamak. Bunu nefsinden ve malından bilmeyip, hayra vesile olmayı Allah c.c. ona nasip ettiğine sevinmeli ve kıvanç duymalıyız. İşte o vakit vermenin ve iyilik yapmanın kalbi huzurunu ve neşesini yaşayabiliriz.
“Bütün kötülükler, hırlaşmalar almak üzerinedir. Bütün iyilikler, vermek üzerinedir.
Müslümana sözle yardım eden veya onun için bir adım yürüyen, kıyamette Peygamberlerle emin olarak haşrolur ve 70 şehid sevabına kavuşur.” [Hatib]
Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
“İhsan eden, iyilik eden sevilir.”
Hadis-i şerifte, “İhsan sahibi kimseyi sevmek, insanların yaratılışında vardır.” buyuruldu.
Allahü teâlânın kullarına hizmet etmekle, dünya ve ahirette çeşitli nimetlere kavuşulur. İnsanlara iyilik etmek, onların işlerini güler yüzle ve tatlı dille ve kolaylıkla yapmak, insanı Allah sevgisine kavuşturur. Ahiret azaplarından kurtulmaya ve Cennet nimetlerinin artmasına sebep olur.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Allahü teâlânın en çok sevdiği kulu, O’nun nimetlerinin, kullarına ulaşmasına vasıta olandır.”
Bir hadis-i kudsi de şu mealdedir:
“Ya Musa, ömründe bir kere isar edene, isar ahlakı ile bana kavuşana hesap sormaktan haya ederim.”
İsar, muhtaç olduğu bir şeyi kendi kullanmayıp muhtaç olana vermek, mümin kardeşlerinin işlerini bitirmek demektir. Kendi muhtaç olduğu malın hepsini, muhtaç olanlara verip, yokluğuna kendisi sabr etmektir. Tabii bu ahlak Evliyaullahın ahlakı. İyi huyların çok kıymetlisidir. Âyet-i kerimeler ile övülmüştür. Bizlerse en azından büyüklerin ahlakını bir nebzede olsa kendi ahlakımızda bulundurmalıyız.
Herkese karşı insaflı davranmak, kendisine karşı yapılmasını istemediği muameleyi başkalarına karşı yapmamak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Şu üç haslete sahip olmadıkça kişinin imanı kemale eremez. Kendisi muhtaç olduğu halde infak etmek, insaflı olmak ve herkese selam vermek.”
Muhammed Masum hazretleri buyurdu ki:
“Allahü teâlânın kullarına hizmet etmek için çalışmalı! Rabbimizin kullarına hizmet etmekle dünyada ve ahirette nimetlere kavuşulacağını düşünmeli! İnsanlara karşı yumuşak olmanın, onlara iyilik etmenin, onların işlerini güler yüzle ve tatlı dille ve kolaylıkla yapmanın, Allah sevgisine kavuşturan yol olduğunu bilmeli! Ahiretin azaplarından kurtulmaya ve Cennet nimetlerinin artmasına sebep olacağında, hiç şüphe etmemelidir! İnsanlara hizmet etmek ve onların ihtiyaçlarını karşılamak, dünya ve ahiret derecelerine kavuşmaya sebeptir.”
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Seferde, topluluğun efendisi, onlara hizmet edendir. Şehidlik hariç, hiçbir amel onun sevabına erişemez.”
İyiliğin ehemmiyetini bir kez daha vurgulayan kıymetli sözlerden ve bilgilerden sonra ülkemizdeki mültecilere ve çaresiz kardeşlerimize karşı tutumlarımızı ve nefret söylemlerini iki defa daha düşünmeye ne dersiniz?
Zarif Hanımlar