Boşanmalar Rekora Koşuyor

11 Ocak 2022Güncel Bilgi, Haberler, Nagehan İpekYorum Yok »

Türkiye’de evlilik oranları düşerken, boşanma oranları artıyor. Son beş yılın karşılaştırma verileri, Türkiye’de aile kurumuna dair önemli veriler sunuyor.

Geçtiğimiz son beş yılda evlilikler azalırken boşanmalar artıyor.

TÜİK verilerine göre 2015 yılında 602 bin 982 çift evlenirken, aynı yıl 205 bin 871 kişi boşanma davası açtı, 131 bin 830 çift ise boşandı.

2016’da evlilik oranı düşüş gösterip 594 bin 493 olarak tespit edilirken, boşanma davaları arttı, 212 bin 975 çiftin boşanma davası açtığı görüldü ve 126 bin 164 çift boşandı.

2017’de 569 bin 459’a evliliğe karşılık, 223 bin 194 boşanma davası açıldı ve 128 bin 411 çift evliliğini resmi olarak bitirdi.

2018’de evliliklerin düşüşü devam etti ve 554 bin 389 evlilik gerçekleşirken, boşanmalardaki artış da sürdü: 246 bin 921. O yıl 143 bin 573 çift resmi olarak ayrıldı.

2019’da evlilik oranları düşmeye devam etti, 542 bin 314 çift evlendi, 248 bin 940 çift boşandı ve 155 bin 47 evlilik sonlandı.

2020’de evliliklerdeki düşüş gözle görülür şekilde azalmıştı, gerçekleşen evlilik sayısı 487 bin 270 iken, açılan boşanma davası sayısı bu oranın neredeyse yarısı oranındaydı: 246 bin 561. Ve geçen yıl resmen boşanan çift sayısı ise, pandeminin hukuk alanına etkisi nedeniyle 135 bin 22 olarak tespit edildi.

Adliye yakınlarındaki kırtasiye esnafının da bu konuda şaşkın ve üzgün ifadeleri durumun ciddiyetini gösteriyor. “Günde en az on dava açma talebi dilekçesi geliyor. Gün geçtikçe sayının artması bizleri ciddi bir endişeye sürüklüyor.”

Bu veriler hakikaten düşündürücü, uzmanlara göre çevresel, ekonomik, teknoloji, salgın hastalık gibi birçok dış etkenlere bağlı boşanmalar.

Belli bir kısma kadar bu durumlar etken olabilir, lakin önemli bir değişim ve erozyon değer yargılarımızda oldu diye düşünüyorum. Yakın tarihimize ve daha geriye dönüp İslam tarihinin ilk yılları ve sonrasındaki sürece baktığımızda şu dönemde yaşadığımız sıkıntıların, bir çoğunu teknoloji hariç görebiliyoruz. “Yokluk mertliği bozar” diye özlü sözlerimiz vardır. Tabii ki yoksulluk evlilikte sıkıntıların tetiklenmesinde mühim bir etken. Çevresel faktörlere gelince ailelerin müdahil olması, destek ile kontrolü birbirine karıştırmış ebeveyn zihniyeti, başka bir kadın ve erkek durumu yine evlilik kurumunun dinamitlenmesine büyük etkenler. Salgın hastalık veya sair rahatsızlıklar düşükte olsa ihtimaller arasında. Teknolojik faktör evliliğin bitmesine sebebiyet veren yeni bir etken sayılıyor. Çünkü diğer sebepleri insanlığın varoluşundan bu yana görebiliyoruz. Tüm bu ve benzeri durumlar yüzyıllardır yaşanıyor, lakin evlilik kurumunun sonlanması bu kadar yüksek seviyede yaşanmamış. Ne oldu da etkenler aynı olduğu halde, evlilikler son yıllarda bu kadar önemsiz ve basit görülüp yok sayıldı ve kolaylıkla bitirilir hale geldi.

Değer yargılarımızı bu kadar mı süratle yitirdik? Bencil değil sencil olmayı, idare etmeyi, sabır hazinesini, edep ve haya tacını, kanaat ve şükür nimetlerini hangi dönemde zayi edip hiçe sayarak yolumuza devam edip, bugünlere erişip, heybemizin boşaldığını fark ettik. Düşündükçe kaybın ne derece büyük olduğunu görebiliyoruz. Oysa evlilik bedeninin ayrılmaz can damarları üstte saydığımız değerler. Bunların birisinin eksikliği evliliği tökezletip topal bırakır. Uzmanların verileri bu değer yargılarını barındıran birlikteliklerde sadece ufak sarsıntılar oluşturur. Temel o kadar sağlam atılmıştır ki böyle bir evlilikte bu yoklamalar imtihan boyutunda değerlendirmeye alınır. Karşılıklı teslimiyet boyutu “Allah büyüktür, şüphesiz o her şeyi gören bilen ve muktedir olan” bakış açısı tüm sıkıntıların panzehirini teşkil eder.

İşte kaybolup giden bu kıymetli değerler, kişiyi huzur makamından hep mahsun ve uzak bırakır. Çünkü hayatın akışında bu duyguların ve inancın yoksunluğu insanı nefsiyle baş başa girdapta tutar. Bir türlü o huzuru bulamaz. Evlilik biter “Oh kurtuldum, dünya varmış. Neydi o cehennem ya?” der. Lakin günler, aylar, yıllar geçer kurtuldum rahatlamasına bir türlü kavuşamaz. Hep kalbinin bir tarafında susmayan bir ses onu huzursuz eder. Tabii ki burada bahsettiğimiz genel bir durum değerlendirmesi, istisnai ve bitmesi elzem olan evliliklerde var. Ama istatistik veriler boşanma sebeplerinin en yükseği şiddetli geçimsizlik olarak kayıtlara geçiyor. Bizler de bu doğrultuda pencere aralamaya çalışıyoruz.

“Bir hırs bir inat uğuruna güzelim yuva darmadağın oldu” sözleri ne kadar tanıdık geliyor değil mi? Büyüklerimiz “Yıkması kolay yapması zor evladım” derlerdi. Şimdilerde yıkım ruhu içinde olanların sayısı artınca, tabi otomatik olarak veriler yükseliyor. Gerçi ailelerinde yıkım aşamasındaki desteğini de es geçmemek lazım. “Niye çekeceksin evladım sana kız mı yok? Erkek mi yok? Elini sallasan ellisi” sözü ateşe benzin etkisiyle küle çeviriyor. Oysa hatırlıyorum bizlere verilen öğütleri, şimdiki öğütler ile uzaktan yakından bağlantısı yoktu. “Evinin huzuru gözünün nuru, sakın ha bunu unutmayasın. Evin huzuru cennet bahçesi, huzursuzluğu kabir azabı, bu senin elinde, öğrettiğimiz değer yargılarını şimdi uygulama zamanı, yok hazır hissetmiyorsan, ben bunları yapamam dersen, evlenme. Birilerinin huzurunu kaçırma, evine ateş düşürme evladım. Biz iyi de olsan kötü de olsan canımız der seni bağrımıza basarız” der. Gözyaşları içinde o anı bırak aklımıza kazımayı, kalbimize mühür atarlardı adeta. Bırak bencilce hareket etmeyi, aklımızdan bile geçirmezdik “Bu dünyaya bir daha mı geleceğiz, yaşamak benim de hakkım” gibi buram buram enaniyet kokan cümleleri. Çünkü öyle çok söylenmişti ki, ‘Bu dünya geçici, imtihandayız. Yaşamanın en kalitesini, en refahını, ebedi alemde yaşayacağız’ bilgisi ve hakikati.

Ne dersiniz belki de değer yargılarımızın yitip gitmesine en büyük etken hiç ölmeyecek gibi dünyaya bağımlı olmamız olmasın? Bu doğrultuda yetiştirilmiş olmasın evlatlar ve bu zihniyet ile kalplere yanlış bilgi akıtılmış olmasın? Evet, ayık ve uyanık olmak Rabbim tarafından bizlere öğüt. Akledeceğiz, fark edeceğiz. Yanlışta ısrar etmek asla huzuru getirmez. Huzur değer yargılarımızda gayret, özümsemek, harekete geçip muamele etmek ve evlatlarımızın kabine ilmek ilmek nakşetmek.

Selametle.

Nagehan İpek

(Visited 101 times, 1 visits today)
Okunma Sayısı : 657

Yorum yapın

Şimdiki Aklım Olsaydı

Karıma Yaptığımın Aynısını Kendim Buldum

Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmazmış derlerdi. İşte ben bunu bizzat yaşayanlardan biriyim. Bir kez daha anlıyorum ki zulmedenin yanına kalmadığı gibi Allah c.c. insana ne için, neden bunları yaşıyorumun cevabı ...
Devamını Oku

Ne Okusak

Şefik Can Hatıralar – Hayat Nur Artıran

Şefik Can Hatıralar Kitap Açıklaması Kıymetli şahsiyetini bu hayâl âleminde daima gölge bir varlık olarak tanımlayan Şefik Can; miladi takvime göre doksan altı, hicri takvime göre doksan dokuz yaşına kadar aşk ...
Devamını Oku

Ne İzlesek

MyMecra ve Prof. Dr. Sinan Canan

Prof. Dr. Sinan Canan'ın MyMecra Youtube kanalıyla yaptığı programı siz Zarif Hanımlara tavsiye ediyoruz. İyi seyirler https://youtu.be/kEzawTe5ycc
Devamını Oku