Nazar haktır. Beğenerek, imrenerek veya kıskanarak bakılan şeylere nazar değer. İnsana, hayvana ve hatta cansıza da nazar değer. Nazar hastalık yapar, hatta öldürür. Kadınlara ve çocuklara daha çok tesir eder. Kaderi geçme ihtimali olsaydı bunun nazar olabileceği hadisi şerifi, bir kez daha bizlere nazarı dikkate almamız kısmında vurgu yapıyor aslında.
Peygamber efendimizin zamanında Esed oğullarından nazarı değen bir kimse var idi. Üç gün bir şey yemez, sonra çadırın bir tarafını kaldırıp oradan geçen bir deveye bakıp, “Bunun gibi bir deve hiç görmedim.” der demez, deve yere düşer hastalanırdı. Müşrikler, bu adamı bulup Peygamber efendimizi nazarla öldürmesini istediler. Cenab-ı Hak da Resulullah’ı bunun nazarından korumuştur. Bu hususta Kalem suresinin “Nerede ise, kâfirler seni gözleri ile yıkacaklardı.” mealindeki 51. âyeti inmiştir.
Peygamberimize teşebbüs edilen birçok nazar durumu ve mübareğin “Nazar haktır.” sözü bizlere hayatımızın her alanında her ne ile meşgulsek nazarın var olduğunu, o doğrultuda hareket etmemiz gerektiğini net bir şekilde belirtiyor.
Nazarın etkilerinden korunmanın başlıca başlıklarını ele alırsak birincisi Rabbimize teslim olmak, onun bizlere tevfikini refik eylemesini niyaz etmemiz gerekiyor. Onun yardımı olmadan hiçbir şeyin şerrinden emin olamayız. Sığınma dualarını günlük düzenli okumalıyız.
“Hoşa giden bir şeyi görünce, ‘Mâşâallah la kuvvete illa billah’ denirse o şeye nazar değemez.” [Beyheki, İbni Sünni] der Allah dostları bizimde dua ve teslim olmayı ihmal etmememiz lazım.
Aşırılık, göze çarpan, dikkatleri toplayan, keşkeleri gün yüzüne çıkaran, hayıflanmalara sebebiyet verecek her şeyden sakınabilmek nazar değmesini önlemeye yardımcı olacaktır.
Yaşamımızın içine nazar gerçeğini tam anlamıyla yerleştirirsek bu konudaki farkındalığımız ufkumuzu açıp işimizi kolay kılacaktır.
Çevremizde bugüne kadar nazar ile ilgili duyduğumuz yaşanmış acı hikayeleri büyüklerimizden dinlemişizdir.
Hakikaten yürekleri burkan birkaç gün önce vukuu bulan bir olayı belirtmeden geçemeyeceğim.
Anadolunun güzide şehirlerinden birinde iki eşraf ailenin pırlanta gibi evlatlarının izdivaçları yapıldı on beş gün önce, her yönüyle göze görkem, dillerde dolaşan bir düğün. Tüm detayları hassasiyet ile düşünülmüş, özenli bir tören. Gençlerin uyumu birbirleriyle yakışması, ailelerin iletişimi ve aralarındaki muhabbet, kayınvalidenin gelinini kızı gibi görüyor olması ve daha birçok enler ve güzellikler içinde bir süreç. Küçük yerlerde bilinen ve tanınan ailelerin yaptıkları ekstra dikkat çektiği için burada da aynı durum oldu. Kına gecesinden düğününe kadar her yaşanılan dilden dile söylenip yankı buldu. Düğüne katılan bazı davetlilerin nazar vurgusu, duaları ve endişeleri derken bir dillere destan düğün daha tamamlanıp gençler balayına uğurlandı. Ve acı haber iki gün önce aileyi, sevdiklerini, tanıyan tanımayan herkesi kahretti, elim bir trafik kazası ve gelinin vefatı damadın yaralanması ile son bulan acı bir hikaye.
Rabbim sabrı cemil ihsan buyursun aileye, hakikaten çok zor bir imtihan ve keder. Gözlerden intikal eden enerjinin varlığını hiçbirimiz yok sayamayız. Çok ciddi bir akım vardır, ya olumlu yahut olumsuz. Böyle bir enerjinin var olduğunu bilmek hem kendi gözümüzdeki enerjinin olumlu ve uyumlu olmasına hassasiyet hem de diğer gözlere hassasiyet ve dikkate yönlendirecektir.
Nurlar içinde yatsın büyüklerimiz nasıl özenli hareket ederlerdi. Kayınpederim asla toplu alışveriş yapmazdı. Ellerinde birçok erzak poşetleri olmazdı. İhtiyaç olanları her vakit gittiği cami dönüşü birer birer alırdı. Bir gün niye böyle yaptığını her seferinde yorgunluk olduğunu tek seferde alınırsa kolaylık olacağını söylediğimde “Kızım olan var olmayan var. Birinin gözü içinde kalsa içindeki nimet bize maraz (hastalık) olur, hayretmez.” demişti. İnfak etmeyi çok seven biriydi, lakin bu hassasiyetide göz önünde hep bulundururdu.
Birilerinin gözüne birşeyleri sokarcasına yaşayan insanların hayatında ne bereket ne de huzur vardır, bunu rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz.
Allah dostları hem yaşayışlarında, hem de öğütlerinde bu hal üzerine vurgu yapmışlar. Fırının vitrin kısmından değil en arkalardan göz değmemiş ve olumsuz enerjiye maruz kalmamış ekmeği tercih ederlermiş.
Başımıza gelen sıkıntıları, imtihanları muhakkak bir tahlil edelim, mantığımıza bir türlü oturtamadığım mevzularda nazar emmaresi bulabiliriz.
Yediğimize, giydiğimize, gezdiğimize ve özellikle dilimize dikkat edelim. Olanı ballandıra ballandıra anlatmak yerine, gayet makul olması gereken ve birçok insanında hayatında olabilecek şekilde ifade etmek mühim.
Kullanılan dilde ayrıcalık ve ayrıştırma vurgusu kişinin nazar helakine düçar olmasına sebebiyet verecektir.
İkram edilen güzellikleri yaşarken şükür nimetini unutmamalı ve içsel samimi kalpler ile paylaşım içinde olunmalı. Ne kadar çok duyulması o kadar çok o güzellikten uzaklaşılması anlamına gelindiği unutulmamalı. Bir nimeti yaşarken huzurun varlığı asla yatsınamaz.
Nazar ile ilgili kıymetli sözlere bir göz atalım.
“Nazar insanı mezara, deveyi kazana sokar.” [İbni Adiy]
“İnsanların yarısı nazardan ölür.” [Taberani]
“Nazar neredeyse kaderi geçecekti. Nazardan Allahü teâlâya sığının.” [Deylemi]
Sizleri artık nazarın varlığını ezbere ifadeden çok hayatımızın içine nakış nakış işlemeye davet ediyorum.
Nagehan İpek